Friday, October 28, 2011

Bir Egelinin "Gökçek" Hasreti


-          Aslında bu yazıyı yazmak gibi bir niyetim yoktu, dün gece o enteresan rüyayı görene kadar. Zihnim kendini üstgeçitlerle dışavuruyor artık, ya yatmadan önce su içmeyi unuttum, ya da sevgili okurlarım, ben ciddi ciddi Ankaralı oldum.
-          “Bu adamın ne zoru var anlamıyorum, yaz vakti Ayvalık’ta geçirdiği günlerini neden Ankara temalı yazılarla rezil ediyor, kafam almıyor” yorumlarınızı kendinize saklayın Ankaralı arkadaşlarım, çünkü bugün size aylardır üzerinde çalıştığım “Ankara-Ayvalık” teorisinden az da olsa bahsedeceğim, hadi yine iyisiniz.
-          Bahsettiğim teoriyi geliştirme aşamasında zorlanmadım diyemem, zira böylesi muhteşem bir düşünceyi teorileştirmek hiç de kolay değil. Yazının ilerleyen safhalarında bu teoriyi size açıklayacağım ancak ondan önce yapmam gereken birkaç şaka var, esprili, komikli şeyler ; hem bu sayede teorimi merak etmiş olursunuz. ( Şahsi kanaatim, Darwin de benim yaptığımı yapmış olsaydı, yani  teorisini kamuoyuna açıklamadan önce iki üç şaka yapsaydı, evrim teorisinin ekmeğini ciddi oranda yiyebilirdi. Öyle ki, bugün insanoğlunun evrimleştiğini düşünen kişiler yerine evrimleşmediğini düşünen kişiler marjinal muamelesi görürdü. (Bkz. “Galapalos adalarından “evrim” şakalamaları”)

Düşünün sevgili okurlar, sadece düşünün.. Bürokratik mesihimiz, biricik “06melihgokcek”in, akıl almaz zihnini sadece biz Ankaralılar için değil, bütün bir kainat için yorduğunu hayal edin.. Örneğin, Mississippi’ye  gereksiz bir üstgeçit dikildiğini; yahut  kar yağdığı vakit Kanadalı vatandaşlara “inanmıyorsanız yerleri yalayın” diye hitap eden bir Gökçek düşünün, gerçekten zor değil. Bahsettiğim kare zihninizde canlanmadıysa eğer, biraz daha zorlayayım; Valencia’nın “yerel maskot”unun misket oynayan bir kedi olduğunu düşünün mesela, bence gerçekten muhteşem bir dünya olurdu o vakit bu yaşanmaz, köhne coğrafya.

Tabii sanat camiası da duyarsız kalamazdı bu istikrarlı belediyecilik anlayışına, zihnimde yer eden fikirleri aynen aktarıyorum :

-          Bob Dylan  “ There is.. a house.. in Keçiören.. They called “Parıldak Gazino..” şeklinde ayar verirdi country nesline..

-          Woodstuck festivalini Etimesgut’a taşımak içten bile değildi..

-          Lennon ve Yoko, %10 luk ulaşım zammını yatak eylemiyle protesto ederlerdi. (Bkz. “All you need is bandrol.)

-          Belki de blues, Ankara’nın seksapel türkülerinden etkilenerek pornografik bir hal alabilirdi.

-          70’lerin isyankar gençliği çareyi İspanyol kesim paçalarda ve  saç uzatmada arayacağına “harbici gökçek bıyığı”nda arardı ki bu gerçekten çok değişik olabilirdi.

-          E2 gece kuşağı : “How i voted your president”

-          Pentagon’u su bassa ve o muhteşem adam, en az kendisi kadar muhteşem olan fikirlerinden birini daha bizimle paylaşsaydı twitter’dan : “Üst kattaki komşularınıza çıkın.”

          Şaka bir yana, ODTÜ’den yol geçirdiği vakit, hele de Eymir’i ele geçirdiği vakit, işte o zaman boş durmayacak ”G for Gökçekta”. Ama yine de oldukça şanslıyız ki, bütün gelişmeleri twitter’dan anı anına takip edebileceğiz, mesela Eymir’in işgaline ve ODTÜ’den geçen yolun şerefine şöyle bir tweet bekliyorum kendisinden :

      06melihgokcek : “@fethiyildirim, aynı yoldan geçeceğiz biz, aynı sudan içeceğiz biz. : )) ”

-          İ.Melih Gökçek – Gökçek Wederson : Baba oğul kutsal ruh.

-          O aslında İ. “Mesih” Gökçek, ama siz farkında değilsiniz hala.. ( Tespit için Sezgi Kaya’ya şükranlarımı sunarım, çok doğru laf etmiş.)

-          Hazır ODTÜ demişken, sadece yol geçirmek yetmez, bu paklamaz ODTÜ’yü. Mesela Devrim stadının adı “inkılap” olarak değiştirilebilir. Bunun yanı sıra, belediye başkanımızın evini kıble kabul edip bütün fakültelerin yönünü “başganımızın” evine doğru çevirttirebilsek, işte o zaman, işte o zaman..

-          Buna ek olarak,  ODTÜ’nün tam manada  “gökçekize” edilebilmesi için acilen bir binanın yapımına başlanması, ve binanın bitimine 3-4 gün kala binaya dair bütün faaliyetlerin bir anda durması gerekiyor, işte bu işin olmazsa olmazlarından.

-          Trafiğin en işlek olduğu yerlerden birine (mesela  PTT ve İş Bankası’nın bulunduğu yer)ve yolun tam ortasına, iki şeridi ayıracak şekilde  bir cafe, yahut bir restaurant, sonuç olarak gıda sektörüne katkıda bulunmasını ümit edeceğimiz ve sadece bununla yetineceğimiz  bir işyeri açmamız da gerekecek..

-          Her şeye rağmen, Gökçek’in başbakan değil de belediye başkanı oluşu beni fazlasıyla yaralıyor. Sanki 90’a atılacak bir gole ramak kalmışken, forvet oyuncusunun defans hattındaki futbolculardan birinin faulüne maruz kalması sonucunda o muhteşem golden vazgeçip, sıradan basit bir penaltı golüne razı olması gibi. Sanki, muhteşem bir festivale “esas grup” olma niyetiyle giderken ön grup olmaya razı olmak gibi. Sanki, “Rocky 4” değil de, “Rocky 1” gibi. Conan O’brien’ı izleme niyetiyle e2’yi açıp, Jay Leno’yla karşılaşmak, sanki çılgınlar gibi ağlayacakken gözlerden dökülen bir damla yaşı silip, hemen akabinde yutkunup ağlayamamak gibi.

-          Sizlere yazının başında muhteşem teorimden bahsedeceğimi söylemiştim, ancak Windows Media Player’da “Police- Message in a Bottle” çalarken bunu yapamam, prensip meselesi. O yüzden, “Ankara-Ayvalık” teorimi bir sonraki yazıya bırakmak zorundayım, affedin beni.

-          Stockholm sendromu : “ Aslında Gökçek iyi adam, en azından çalışıyor, birşeyler yapıyor..”

-          http://fizy.com/#s/1h5sak  , sağlıcakla.

No comments:

Post a Comment